yyyyyyyaaaaa :)


Boş bir sayfa ve klavye ve ben.


Buraya 27 saniye falan önce kaydolmuş bulunuyorum. Ekşi sözlükte "ölmeden önce izlenmesi gereken filmler listesi" adlı entry beni bu bloğa, blogdaki yorumlara üye olarak cevap verme arzusu da hesap açmaya, hesap açma da bu sayfaya getirdi beni. Evet tam olarak böyle oldu. İkizler burcu değilim beni genelde delirtitrler ve asla onlar kadar dengesiz olduğumu düşünmüyorum ama benim de vardır kendimce giderim. Degesizlik konusunda. Mesela bazı insanlar mükemmele çok yakın olmak için çabalarlar. Bir çizgileri vardır. Mesela lacivert takım elbise kırmızı kravat giyerler başka bir gün kahverengi takım elbise ve mavi kravat giyebilirler ama bütünün içinde değişmeyen ögeler fazladır. Mesela takım elbise çoğu zaman bütüne dahildir. Değişiklik yaptıkları alan dardır oldukça. Böyle olunca da dışardan tutarlı ve güzel bir profil çizerler. Mesela bir eve benzetecek olursak, şöyle bir evdirler kendileri


pazartesi salı çarşamba ve perşembe hatta cumartesi ve pazarda da genelde görünümleri budur. Yanından geçenler aynı özelliklerini över ya da yererler. Herkes onları aynı tanır mesela hem bok çukurundan hem de bir firmanın yönetici kadrosundan aynı anda arkadaşları olmaz genelde. Olsa zaten bu kadar tek yönlü olmazlar. Genelde belli bir insan grubuna yöneliktirler. Oranın insanıdırlar. 

Ben de şöyleyimdir mesela. Pazartesi diyelim ki şöyleyimdir :



salı da şöyleyimdir




bazı çarşambalar gelir ki şöyle olurum. 



mesela şey yapamam öyle çok. Bugün böyleyim ama dışımı bi şekilde pazartesi yapmak zorundayım elalem ne der yoksa, bizim bir duruşumuz var biz Yesarileriz!


olamam. Bana ters. Keşke olabilsem. Bazen böyle olmak harbiden lazım. 


sonra perşembe gelir.



mesela yani :) öyle de güzel perşembeler olur ki ooohh. Ama perşembemi bilip çarşambamı görmeden hemen yargılarsanız hoş olmaz. Tam tersi olursa da hoş olmaz. Bu yüzden herkes farklı tanıyıp farklı yorumlar beni. Mesela lisede regl olduğum bir gün bir çocuk geldi yanıma. Okulumuzda ortaokul sınıfları da vardı. Bişe sordu. Bilmiyorum dedim ters bir şekilde. Sorduğu şeyi bile sanırım algılamamıştım. Yanımda da başka bir kız vardı. Çocuklardan nefret ediyorum diye söylendim mesela. O kıza sorarsanız benden asla çocuk bakıcısı falan olmaz. Mesela. Ama genel olarak bakarsak çocuklara aşığım. Uzun süreli tanıyanlar da böyle der yani.


Öyle. 


Yazmayı küçüklüğümden beri çok fazla seviyorum. Annem bana evde öğretti okuma yazmayı. Köyde yaşıyorduk babam yeni imam olmuştu. Tayini de köye çıkmıştı. Hatırlıyorum köye ilk gittiğimizde evimizin avlusu koca koca taşlarla doluydu. Annem taşların üzerine oturup ağlamıştı. Ama benim en güzel anılarım o köyde geçirdiğim zamanlardı mesela. Köy ortamı olduğu için çok çıkmazdım dışarıya. Annem çıkarmazdı. Her ay da babam çocuk dergisi getirirdi annemin başının etini yermişim öyle diyo annem. Bana oku da oku diye kafasında tepinirmişim adeta. En sonunda gel öğretem de sen oku demiş ben de tm demişim bir gün mutfakta bulaşık yıkarken bakmış ki içerde bişeyler söylüyorum. Gelmiş bir de ne görsün okuyorum :) Güzel günlermiş. Mazide kaldılar şimdi. 


Okula 2.sınıftan başladım 1 yıl kârdaydım sınıftakilerden. 1 yıl da annemler erken yazdırdığı için kârdaydım etti 2 yıl. Uniye 16 yaşında başlamak gibi muazzam bir şans avuçlarımın içindeyen, lisede ergenliğin sürtünmesiz yollarını dilim dışarda bir fino edasıyla hoplaya zıplaya geçiverirken ayağım taşa takıldı ve düşüverdim. Düştüğüm yerden bir süre kalkamadım. Lise sürecim hep geceydi ve ben ellerimi dizlerime sarıp, lise boyunca ve sonrasında mezuna kaldığım 1 yıl boyunca sallandım. Hafifçe. Ellerim dizlerime sarılı ve melankolizmin beni çekebileceği son noktaya doğru hızla düşerken, sallanmaya devam ettim. Hiçbir şey umrumda değildi. Hayat çok kötüydü ve ben düşerken gökyüzü inanılmaz bir hızla uzaklaşıyordu benden. Sonra bir yıl daha mezuna kaldım. Bakıldığı zaman daha da düşmem gerekirdi ama bazı sesler duyuyordum. Uzaklardan bir yerden... 7 yaşındaki Feyza bana mesaj yollamaya çalışıyordu.


"Ne zaman piyano öğrenecksin?" Çok güzel gülüyordu. 7 yaşındaki Feyza. Herkesin çocukluğu cennetten farksızdır. Buna eminim. Kötü şeyler yaşasak bile ruhumuzun eşsiz saflığı.. Hayatı böyle temiz bir şekilde tecrübe etmeye başlamak.. Güzel bir şey. Şükür edilesi bir şey. Hristiyanlıkta bebeklerin günahkar doğduğuna inanılıyordu sanırım.




Düştüğüm yerden yavaşça doğruldum. Çok düşmüştüm ama bastığım her nota beni saniyede, saniyede düştüğüm mesafenin 10 katı kadar falan gökyüzüne uçuruyordu. Oralarda da dengesizlikler yaptım hiçbir nota ve müzik bilgisi olmadan eser çalmaya kalkıştım ve yaptım da. 2.sezonda sıfırdan tekrar alıcam mesela müzik teorisini ama olsun. Muazzam bir yıl geçirdim ve bunda piyanonun etkisi büyüktü. 


Şimdi gökyüzüne yakın bir yerlerdeyim. Sayısaldan ilk yıl 100k 2.yıl 70k ve son yıl 40k yaptım. Ama tırttı benim için. 30k ya kadar bir planım vardı gerisi için sayısaldan hiçbir plan yapmamıştım ama olsundu. Mat netim çok iyiydi ve 37,5 ayt mat neti + sadece 5 tane ea sözel ayt neti bana hukuk getirmişti. 38k ea sıralamam vardı. Öte yandan MSÜ mülakatlarına gitmiştim ve hepsini geçmiştim. Havacı olmak istiyordum ama boyum yetmedi. 162 cm olduğum MSÜ tarafından tescillenmiş oldu (sınır 165 cm imiş hava için) ben de başvurumu denizden devam ettirdim. SAT komandosu olmak da gayet gaza getirici bir hayaldi. 


Şimdi aday puanlarının yayınlanıp intibak eğitimleri için öğrenci çağırmalarını bekliyoruz. Olmazsa diye de hukuk tercihlerimi yapıcam. Öyle. Ben Feyza. Memnun oldum efenim. 

Yorumlar